İlk Tiyatro Performansım: SÖGÖ
Hayat koşturmacasının hiç bitmediği, iş ve gündelik yaşamın artık heyecan vermediği, gün geçtikçe her şeyin monoton bir hal almaya başladığı bir dönemde sarıldım tiyatroya. Yazılım geliştirici olarak işimi hep severek yaptım. Yetmeyen zaman, bitmeyen iş döngüsünde sıkışıp kalmıştım. Üzerine korona döneminde yaşadığım zorluklar burn-out olarak isimlendirilen tükenmişlik sendromunu tetiklemişti. Tam bu noktada bir breakpoint koyup problemi tespit etmeye odaklandım. Şikayet etmeyi pek sevmem, genelde çözüme odaklı ilerlemeyi, araştırıp çözümü bulmayı tercih ederim.
Ağır ağır ölüyor yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.
Bu noktada yazılım dışında yapmak isteyip yapmadığım şeyleri yapmak, bilgisayar ve teknoloji karşısında minimum zamanı geçirmeye karar verdim. İşin sonunda hep aklımdaki tiyatronun yaşantımda daha aktif olması ve tiyatro performansı sergileme konusunda aksiyon aldım.
İşte başlıyoruz: CAS (KAS değil CAS)
Tüm bu gelişmelerin ışığında Cihangir Atölye Sahnesi’ne (CAS) katılma kararı verdim ve kaydımı gerçekleştirdim. Çok iyi etmişim. CAS’ı şu şekilde tanımlayabilirim; mükemmel insanların bir araya geldiği, sürekli üretip, büyük oyunculukların seyredildiği yer. Gerçekten her hafta bir prömiyer e denk gelmek mümkün. CAS 2017’de Cihangir’de Arzu Gamze Kılınç ve Muhammet Uzuner tarafından kurulmuştur. CAS, tiyatro üzerine temel ilkelerinden birini şu şekilde açıklar;
Tiyatronun kendi kaynağından beslenmesi gerektiğine inanan CAS, eğitim modeli olarak usta-çırak ilişkisini esas alırken aynı zamanda tiyatroyu bireyin kendi potansiyelini gerçekleştirmesine olanak tanıyan bir özgürlük alanı olarak görür.
CAS’taki ilk tanışma dersimizde gerçekten çok heyecanlıydım. Lise ve üniversite yıllarımda edebiyatı severdim, ancak birçok bilgi hafızamdan silinmiş, tiyatro seyretmeyi ne kadar sevsem de sıkı bir izleyici değildim. Açıkçası tiyatro sanatı üzerine doğru dürüst bilgi birikimim de yoktu. Nihayet hocalarımız ve beraber yol alacağımız ekip arkadaşlarımızla tanışmak için stüdyoya geçtik. Farklı meslekleri farklı uğraşları olan, yeni bir hobi edinmek ya da bu işi profesyonel olarak ilerletmek isteyen bir grup insan burada buluştuk. İleride yaratacağımız karakterlerden habersiz başladık kendimizi tanıtmaya.
Hocamız & Yönetmenimiz
Bu süreçte bize yol gösterecek, bilgi birikimini ve tecrübesini bize aktaracak hocamız Serpil Göral olacaktı. Serpil hoca, çok iyi ve profesyonel bir tiyatro sanatçısı olmasının yanında çok ta iyi bir insandı. Serpil hocanın, en baştan en son aşamaya kadar, oyunculuğun yanında bize en çok katmak istediği değer iyi bir insan olmak, çevremizdekilere değer vermek ve onları önemsemek olmuştur. İyi bir oyun çıkarabilmemiz için önce iyi bir ekip olmamız gerekiyordu.
Asistanımız & Yönetmen yardımcımız
Hiç bitmeyen enerjisi ile bizi hep motive eden, ders öncesi ısınma ve dans turlarını eğlenceli hale getiren, oyun dahil her ana bizi hazırlamak için çok çaba harcayan bir diğer kişi ise Gözde Yıldız hocamızdı. Kendisi tam bir tiyatro aşığıydı. Oyun metinlerini deşifre edip keşfetme olsun, koreografi olsun, karakter analizi olsun oyunculuk için birçok noktada çok emek verdi bizim için.
Şan, Diksiyon, Dans, Oyun ve Oyunculuk inceleme
- Şan derslerimizi Berkay Özideş hocamız ile gerçekleştirdik. Sesimizi doğru ve etkili kullanma konusunda birlikte birçok pratik yaptık. Aynı zamanda çıkaracağımız oyun için birçok çalışmayı kolektif bir şekilde beraber gerçekleştirdik.
- Diksiyon derslerimizi Kıvanç Kılınç hocamız ile gerçekleştirdik. Kıvanç hoca ile doğru ve anlaşılır bir şekilde konuşma, sesin doğru kullanılması, vurgu ve tonlamaya dikkat edilmesi gibi konularda detaylı pratikler yaptık.
- Dans derslerimizi Hicran Akın hocamız ile gerçekleştirdik. Dans ve ritim konularında pratikler yaptık.
- Çeşitli tiyatro oyunlarını ve filmleri izleyip karakter analizlerini Oya Yağcı hocamız ile gerçekleştirdik.
Tüm hocalarıma ve CAS ailesine emek ve gayretleri, bize inandıkları ve verdikleri destek için teşekkür ediyorum. Dolu dolu geçen mükemmel bir sezon oldu sayelerinde.
İlk adımlar
İlk gün |
Bu fotoğraf ilk dersin sonu. Tanışıldı, sohbet edildi, herkes neden burada olduğundan ve neler yapmak istediğinden bahsetti. Tavsiyeler verildi, yol haritası belirlendi. Yüzler gülüyor, herkes birbirine ısındı. İlk haftalar da doğaçlama tiyatro çalışmaları yaptık. Ancak bir müddet sonra Umay, Melisa, Furkan ve Asya ekipten ayrılmak durumunda olacaklar, Buket ise aramıza sonradan katılacaktı.
CAS’ta boş durmak yok ilk günden çalışmalara başlamak gerekirdi. Fırsat buldukça birlikte tiyatro oyunlarına gidip, okumalar yapmalıydık. Bir taraftan oyun okuyor, bir taraftan çeşitli oyunlara gitmeye çalışıyorduk. Bunun haricinde doğaçlama tiyatro çalışmaları ile ısınmaya başlamıştık.
“Meraklısı için Öyle Bir Hikaye” oyununa gitmiştik |
İlk haftalarda, “Bir yaz gecesi rüyası”, “Tersine dünya”, “Hıdrellez”, “Şahları da vururlar”, “Yolcular” gibi oyunları okuyup, metin ve karakter analizi yapıp tartıştık. Bir taraftan ise ekibe uygun oyun seçeneklerini bulmaya çalışıyorduk. Ekibin kadın erkek dağılımından dolayı uygun oyunu bulmak bir hayli zordu tabii.
Tüm bu araştırmalar, okumalar süre dursun, bir taraftan da diksiyon, şan, dans çalışmaları devam ediyordu. Takım içi iletişimi maksimum a çıkarmak için kırmızı top-mavi top şeklinde hayali topları birbirimize atıp düşürmemeye çalıştık. Artikülasyonları sürekli sıcak tuttuk. İlk başlarda belli olmasa da bu çalışmaların meyvesini zamanla alacaktık.
Sahne çalışmaları
Artık bir rutin oluştu, her hafta oyunlar okunuyor, okumayanlar dertleniyor, oyunlar hakkında konuşuluyor, egzersiz ve diksiyon çalışmaları yapılıyordu. Günlük hayat koşturmacasına tiyatroyu dahil etmiştik. İlk başlarda “Hıdrellez” oyunundan Hüseyin ve Seyyalin, “Tersine Dünya” oyunundan Süleyman ve Bitirim Leyla sahnelerini iyice çalışıp oynadık. Hayal gücümüzü ve yaratıcılığımızı ilk olarak bu oyunlarla sergiledik. Sonrasında “Radyum Kızları”, “Şahları da Vururlar”, “Yolcular”, “Bir Yaz Gecesi Rüyası”, Size Öyle Geliyorsa Öyledir” ve “Aşkımız Aksaray’ın En Büyük Yangını” oyunlarıyla sahne çalışmalarına devam ettik.
Oyun seçiyoruz |
Oyunları okuyor, çalışıyor ve tartışıyoruz. Herkes oynamak istediği oyunu ve gerekçelerini belirttikten sonra kapalı oylama usulüyle ekip olarak oynamak istediğimiz oyunu seçme aşamasına geçtik. Fazla oyu bulunan diğer oyunları da tekrar çalıştık, teknik sebeplerle birkaç oyunu da eledikten sonra herkesin kafasında tek bir oyunun oluşması sağlandı. En çok oyu alarak sahneleyeceğimiz oyun artık belli olmuştu, “Size öyle geliyorsa öyledir” oyunu artık bizimdi.
Casting
Oyunumuz belli olduğuna göre rol dağıtımı yapılabilirdi. Herkes canlandırmak istediği karakter için tirat çalışmasını yapıp sundu. Benim seçtiğim karakter Bay Sirelliydi. Bay Sirelli için başka talip olmadığı için rolü kapmıştım. Diğer roller için ise Serpil hocamızın açıklamasını beklememiz gerekiyordu. Bir süre sonra cast açıklanacaktı. Benim rolüm belliydi ama diğer rolleri de kimlerin canlandıracağını acayip merak ediyordum.
Heyecanlı bekleyişin sonunda cast açıklandı, süreç içerisinde bazı değişiklikler olmuş olsa da son aşamada SÖGÖ ekibi olarak rol dağılımı şu şekildeydi;
- Lamberta Laudisi - Melike
- Bayan Frola - Çağla
- Bay Ponza - Caner
- Bayan Ponza - Buket
- Bay Agazzi - Ömer
- Amalia - Selin
- Dina - Bilge Su
- Bayan Sirelli - Nur
- Bay Sirelli - Mert
- Vali & Hizmetçi - İpek
- Bayan Cini - Dilara
“Size Öyle Geliyorsa Öyledir” hakkında
“Size Öyle Geliyorsa Öyledir”, İtalyan yazar Luigi Pirandello’nun 1917’de yazdığı “Se così è, se vi pare” adlı oyununun Türkçe çevirisidir ve İngilizce “Right You Are, If You Think So” olarak bilinir. Oyun, gerçek, algı ve kimlik temalarını irdeleyen psikolojik bir komedidir.
Oyun, bir grup insanın, komşuları Bayan Ponza’nın gerçekten Bay Ponza’nın karısı mı yoksa bir sahtekar mı olduğu sorusunu takıntı haline getirdiği küçük bir İtalyan kasabasında geçmektedir.
Oyundaki çeşitli karakterlerin Bayan Ponza’nın gerçek kimliği hakkında farklı teorileri ve söylentileri vardır. Pirandello oyun boyunca hakikati ve algının öznelliği durumunu seyirciye anlatmaya çalışır. Karakterlerin gerçeklik algıları ve gerçeğin kendi versiyonları kafa karışıklığına ve hayal kırıklığına yol açar. Nihayetinde, Bayan Ponza’nın gerçek kimliğine karar verme işi seyirciye bırakılır.
Oyun, gerçeklik kavramı üzerine derin düşünceler içermektedir. Oyun, karakterlerin kendi gerçekliklerini yaratmalarını ve izleyiciye gerçeğin göreceli olduğunu sorgulatmayı amaçlar.
Kendi içlerinde taşıdıkları hayalleri fark etmeden o inanılmaz meraklarıyla başka insanların hayalleri peşinde koşuyorlar. Ve de bunun tamamen farklı bir şey olduğunu zannediyorlar.
Dekor ve Kostüm
Sürecin en başından en sonuna kadar her bir ayrıntı için kolektif bir çalışma içerisinde olduk. Her aşamada herkesin bir katkısı olmuştur. Serpil hocamızın da yönlendirmeleri sonucu sıra dekoru tamamlamaya gelmişti. Oyun Agazzilerin evinde geçiyordu. Oyunun yazıldığı dönem ve mekana uygun dekor araştırmalarına başladık. Antikacıları ve eskicileri gezip oyunumuz için uygun dekoru tamamlamaya çalıştık.
Dekorumuzu kuruyoruz |
Aynı şekilde hayat vereceğimiz karaktere uygun kıyafetleri de tamamlamaya çalışıyorduk.
İlk kostümlü sahne çalışması |
Müzik ve Koreografi
Ekibin özverili çalışması ile mükemmel söz ve beste çalışmaları ortaya çıktı. Herkes elinden geldiğince oyuna uygun şarkı sözü üretip paylaşıyordu. Berkay hocamızın ve Serpil hocamızın yaratıcı dokunuşlarıyla bu sözler oyun için bütünlüklü bir hal alıyordu. Müziklerin düzenlemesini ise Mithat Seçinti yapıp son haline getirmişti. İlk başlarda sahne de piyano konumlandırılması ve Dina’nın (Bilge Su) oyun içi sahne geçişlerinde canlı olarak bunu çalması gibi senaryolar düşünüldüyse de teknik sebeplerden bu konu askıya alınmıştı.
Açılış ŞarkısıO dedi bu dedi şu dedi NE DEDİ? O dedi bu dedi şu dedi NE DEDİ? O dedi bu dedi şu dedi NE DEDİ? KİM NE DEDİ?
İnsanoğlu ne garip Her şeyi merak eder Faydalıymış, faydasız Peşinden koşup gider
İnsanoğlu ne garip Her şeyi merak eder Hiç sevmez bilinmezi Doğruyu bulmak ister
Gördüğünü hep gerçek sanan Hep aldanan hep yanılan Hakikati bulamayan
PONZA: Yalnız olaylar Türkiye’de değil İtalya’da geçiyor Ona da mı bir izah bulsan
Koreografi çalışmaları |
Oyun tarihimiz netleşir
Oyunumuzun prömiyer tarihi 28 Nisan 2023 olarak kesinleşmişti. Tarih netleşince heyecan artıyor, günleri sayıyorduk. Süremiz azdı ve hala eksiklerimiz vardı. Bir taraftan sıkışık bir takvim üzerinde provalara devam ediyoruz, bir taraftan da eksikleri tamamlıyorduk. Afişimiz de henüz hazır değildi. Caner’de sağ olsun güzel bir afiş hazırlamıştı bize.
Her ne kadar Caner’in yapmış olduğu afiş muazzam olsa da, Ali Can Elagöz oyunun illüzyon temasını öne çıkaran daha renkli bir afişi bizim için tasarlamıştı.
Son adımlar
Artık oyunu sahnelemek için tüm koşullar hazırdı. Geriye sahneyi hazırlamak ve seyircili provalar kalmıştı. Sahne ışık tasarımını Esra Günay yapmıştı. Işık kumanda da Cem Deniz Tato, efekt kumanda da Murat Aytekin vardı. Son adımlarımızı ezber, ışık, dekor, kostüm, dans, müzik gibi oyunumuz için gerekli tüm materyallerin bir arada bulunduğu provalar ile attık. Prömiyer öncesi seyircili prova ile ilk sahne deneyimimizi yaşayacaktık.
Amatör olarak çıktığımız bu yolda sahne kokusunu, spotların verdiği sıcaklığı hissettik. Büyük özveri ile oyunumuzu sunduk hoş anılar biriktik
Özetle: Güzel bir oyun, mükemmel bir ekip, çokça emek, fazlaca merak, bir sürü renk
Zamanın son derece hızlı aktığı günlerde kendimi böyle bir işin içinde bulmak, birbirinden değerli insanlarla bir arada zaman geçirmek, beraber kolektif olarak bir şeyler yapmak, insanların mutlu olduğunu görmek, alkışlanmak beni çok mutlu etti.
Size Öyle Geliyorsa Öyledir böyle bir süreçten geçti ve 28 Nisan 2023’te Prömiyer yaptı. Ardında güzel anılar ve tecrübeler bıraktı. Bu süreçte en ufak bir emeği geçen, seyreden herkese tekrar teşekkür ediyorum.